Dikkat ederseniz yeşil sahalarda genelde hakeme Türk futbolculardan başkası itiraz etmez. Zamanla yabancılarda bizimkilerden görür, bu yönümüzü örnek alırlar. Agresiflik statlarda daha net göründüğünden oradan giriş yapmak istedim. Seyirciler de futbolculardan aşağı değil hani, hatta daha fazla diyebilirim. Çok erken sinirleniyoruz, yenilgiyi kabul etmiyor çok sık kanun dışına çıkıyoruz. Yolda araba kullanmak da bunu bir aynası sanırım. Acaba biz doyumsuz millet miyiz? Veya bizim genlerimizde değişik bir yapımı var?
3-5 lira kazancımız varsa şükretmeden daha çok ve daha çok istiyoruz. Bir yere girdiğimizde veya her hangi bir iş yerine baktığımızda ilk önce ne kazanıyor diye düşünmeden, hemen ardından hesap yapmadan edemiyoruz. İşimiz gücümüz yırtıcılık inatla kazanmaya doğru gidiyor. Gırtlak için iri iri adımlar atmak hacımız hocamız irimiz ufağımız için fark etmiyor galiba. Bir zamanlar ülkemizde iki GSM şirketi vardı. Resmen cep yakıyordu. Toplu taşıma araçlarında cep telefonlu gördüğümde bu kadar zengin, hala bu araçları kullanıyor diyordum içimden.
Düşünün o zamanın zenginlerini. Cep telefonu bir insanın zenginlik bakımından aynası olabilir mi sizce, ama öyleydi. Şimdi rekabete bak ve bir birleriyle yaptıkları savaşa bak. Her ne olursa olsun ben buradan şu sonucu çıkarıyorum. Çok kıymetli Türk halkına atılan en büyük kazık. Onları o zamanlar zengin ettik biliyor musunuz? Ne çabuk unuturuz. Bizi, benzetme ne derece doğru olur bilmiyorum ama resmen enayi yerine koydular. Neden? Biz sesimizi çıkarmıyoruz diye…Oturduğum yere yakın bir fırın rekabetten dolayı ekmek fiyatını 85 Kr’dan 50 Kr’ye düşürmüş. Yaklaşık bir hafta kadar süren bu indirimin ardından tekrar aynı fiyata çıkarmış fiyatı baktım. “Neden yaptın bunu” diye sormadan edemedim. Aldığım cevap; “Biz indirdik fakat fırıncılar odası itiraz edip fiyatı yeniden aynı seviyeye çekmemizi istedi.” 50 Kr’dan ekmek satmak o fırını kurtarıyor ve kar da yapıyor. Kimse zararına satış yapmaz. Ama gelin görün ki çok kazanma hırsı yırtıcılık ve doyumsuzluk senin ticaretine yön vermeye kadar gidiyor. Satamazsın kardeşim! Yasak! Allah gözümüzü doyursun diyorum…
Bir nevi hayvan çiftliği olan ülkemizde bir ağız tadıyla et yiyemiyoruz. Acaba et borsası mı kurulsa şu memlekette. Acaba et alıp saklasak mı? Öyle ya belki zor zamanlarımızda aç kalırız da onu bozdurur pardon onu parça parça satarız. Bakar mısınız et fiyatı neredeyse altın fiyatlarını geçti gidiyor. Yarın gazetelerde şu manşeti görürseniz şaşırmayın “yastık altındaki etlerin piyasaya sürülmesi bekleniyor.” Ne garip bir ülkeyiz arkadaş. Yurt dışından hayvan ithal edilecek söylentileri piyasaya yayıldığında, etin kilosu 16 TL’den satış yapılabilir diye ard arda açıklamalar gelmişti birçok çevreden. Demek ki seni bu para kurtarıyor. Ee yazık değimli bu millete. Senin ecdadın böylemi yaptı zamanında hiç araştırdın mı? Yandaki esnaf komşusunu düşünen ecdadından zerre kadar bir şey öğrenmemişsin. Yazık. Şimdilerde et fiyatlarının tekrar yükselmesi, ithal hayvanlarının tamamen fos çıkmasından kaynaklanıyor. Bir şeyler dönüyor ama ne? Kırmızı eti de seviyoruz Allah için. Şimdi bir çağrı yapmak istiyorum toplum olabilme yolunda. 10 Eylül 2010 tarihinden itibaren bir hafta boyunca gelin hiç et yemeyelim. Size şunu garanti edebilirim. Bir hafta et yemeden ölmezsiniz inanın.
Hem bu sayede et yiyemeyen fakir fukaranın halinden de anlamış oluruz. Biliyorum bütün kasaplar buna çok kızacak fakat onlar kızacak diye de zorlan onları zengin edemeyiz. Toplum olmak için elimizden gelen çabayı gösterelim. Lütfen. Eğer bu çağrıyı bir Avrupa ülkesinde yapmış olsaydım, durumdan zarar gören herkes elinden geleni yapardı sanırım. Ama yinede ben ses getireceğinden eminim. Nasıl ki bir zamanlar pirinç fiyatıyla oynayıp yüksek tutmuşlardı da yapılan açıklamaların ardından, almayın gerçek fiyatı değil dendiğinde kuzu kuzu indirdiler fiyatı. Bende diyorum ki, et fiyatının gerçek fiyatı bu değil. Çünkü ithal et gündeme geldiğinde etin kilosunu 16 TL’lere inebileceğinden bahsediyorlardı. Her şey elimizde. Yeter ki birlik olup hakkımızı alıp, hakları olan fiyatı verelim onlara. Ne yapmalıyız? İlk önce internet sitelerinden herkes ulaşabildiği kadar çevresine ulaşmaya çalışsın. 10 Eylül 2010 tarihinden 17 Eylül 2010 tarihi arasında et yemem kararı alıyoruz. Gerek SMS atarak gerekse dediğim gibi internet haberciliğini kullanarak ulaşabildiğimiz kadar geniş çevreye ulaşarak 10-17 Eylül arası kasapları boykot ediyoruz. Var mısınız yok musunuz? Toplum olma yolunda ilerlemek için ve hayata yön verebilmek için birlikte hareket şarttır. Şimdiden başarılı olacağına inanıyor ve herkese bu konuda teşekkür ediyorum…
Paylaş :