Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan, bugüne kadar Türkiye’ye 260 binin üzerinde besi hayvanı girişi olduğunu belirterek, “2014 yılından bu yana sınırlı olarak açtığımız ithalat kapısından geçen hayvanların fiyatlarında yüzde 20’lik bir artış gerçekleşti. Şu anda ithalatta ilk dönemlere göre yüzde 20’lik bir azalış görüyoruz” dedi.
Dünyanın genelinde de “etçi ırk” diye tabir edilen “Charolais (Şarole)”, “Angus”, “Limousin” gibi ırkların üretim alanlarının kısıtlı olduğuna dikkati çeken Kayhan, kontrolsüz ithalatın Türkiye’deki materyalin değerini kaybettirebileceğini, o zaman da hayvancılık sektörünün zarara uğrayabileceğini dile getirdi.
Türkiye’de yılda 2,5 milyon sığır
Birinci önceliklerinin Türkiye’de geçimlik ve yarı geçimlik aile işletmelerinde üretilen buzağıların değerlendirilmesi, damızlık süt
işletmesinde yetiştirilen bu buzağıların besiye alınması olduğunu vurgulayan Kayhan, şöyle konuştu:
“Hala da o noktadayız. Ama Türkiye bir taraftan da büyüyor, gelişiyor, talebi artıyor. Bu talebin de içeriden karşılanması için atıl duran besi işletmelerimizi doldurmak amacıyla dışarıdan da kontrollü ve kademeli olarak sığır girişine izin veriyoruz. Kontrolsüz bir şekilde gümrüğü açtığımız zaman, dünyada da hayvanların fiyatını aşırı derecede yükseltiyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinin yaklaşık 40-50 milyon besiye uygun sürüsü vardır ancak bunların sadece 1 milyonu etçi ırktır. Sadece Türkiye yılda 2,5 milyon sığır alarak besliyor. Bizim ihtiyacımızı bile karşılamaz, çok bol bir ürün değil. Bu nedenle 2014 yılından bu yana sınırlı olarak açtığımız ithalat kapısından geçen hayvanların fiyatlarında yüzde 20’lik bir artış görüyoruz. Bu fiyat artışında döviz kurundaki dalgalanmanın yanı sıra talep artışının da etkisi var. Bu nedenle biz bir canlının dışarıya bağımlı olarak getirilip beslenmesinin sürdürülebilir olduğuna inanmıyoruz. Bunun için orta ve uzun vade hedefimiz Türkiye’de bunun üretimini geliştirmek, büyütmek, bunu Türkiye’de gerçekleştirmek, stratejimiz budur.”
Kayhan, sözleşmeli üretime ithalat için izin verdiklerinin altını çizerek, bugün itibarıyla Doğu Anadolu’da besilik materyal satmak isteyen bir çok üreticinin bulunduğunu, bunlar dururken dışarıdan alımı çok hoş göremeyeceklerini bildirdi.
Fiyat artışları ve sektörün sermaye potansiyeli nedeniyle ithalatın ilk döneme göre azaldığına işaret eden Kayhan, “Bugüne kadar yaklaşık 260 binin üzerinde besi materyali girişi oldu. Şu anda ithalatta ilk dönemlere göre yüzde 20’lik bir azalış görüyoruz. Bundan sonra da zaman zaman yine talebin olacağını düşünüyoruz. Besilik ithalatını sürekli kapatmayı düşünmüyoruz. Kontrollü ve yönetebileceğimiz şekilde içerideki üreticiye baskı oluşturmayacak şekilde açık tutacağız. Orta vadede etçi ırklarda besi materyali üretimimiz kendimize yeterli oluncaya kadar biz bunun kontrollü olarak girişine müsaade edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“ESK’nın müdahalesi et fiyatlarının yükselmesini engelledi”
Kayhan, özel sektör eliyle karkas et ithalatına izin vermediklerinin altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Et ve Süt Kurumunun (ESK) arzın daraldığı dönemlerde bir yetkiye sahip olmasını ve talebin yüksek olduğu zamanlarda bu talebin karşılanması için piyasaya karkas vermesi gerektiğini, bunun da üreticinin üretim maliyetini dikkate alarak bir eşik fiyattan yapması gerektiğini rapor halinde ilettik. O zaman da Sayın Bakanımız ESK’ya yaz aylarında arzın daraldığı zamanlarda piyasaya karkas vermesi için talimat verdi. Bunu sektöre açtığımız zaman ne olur? Asıl risk oradadır. 2010 yılında biz bunu yaşadık. Yeni bir sektör yaratıyorsunuz, pazarlama sektörü. Çantacılar Anadolu’nun dört bir yanına dağılır ve talep toplar ülkelerin yetiştirme şekline, hayvanın ırkına, cinsine ve karkasın kalitesine göre fiyat yurt dışında çok değişkendir. Bu kadar değişkeni tek bir gümrük vergisi ile düzenlemek mümkün değildir. 8 dolara da 28 dolara da et alabilir. Onun için biz et ithalatının sektöre açılmasının son derece riskli sakıncalı ve hayvancılığa önemli darbe vuracağını değerlendiriyoruz ve buna karşıyız.”
ESK’nın raporlar ve öngörülerine göre açığın bulunduğu her dönemde piyasaya bir müdahale yetkisi olduğunu ve bu yetkiyi kullanması gerektiğini belirten Kayhan, “Bu müdahaleler son dönemdeki et fiyatlarının yükselmesini engellemiştir. Burada zaten amaç düşüş değildir” şeklinde konuştu.
“Et fiyatları çok uçuk bir noktada değil”
Kayhan, et fiyatlarının yaratılan algı gibi çok yüksek bir noktada bulunmadığını kaydederek, besilik hayvan üretiminde girdi kullanımının çok yoğun, hayvan bakım ve besleme standardının çok yüksek olduğunu, bunun bir maliyet doğurduğunu söyledi.
Yaptıkları hesaplamalara göre karkasın kilogram maliyetinin 20-21 lira bandında olduğuna dikkati çeken Kayhan, “Üreticinin 21 liraya mal ettiği bir ürünü 23-24 liradan satması kadar doğal bir şey olamaz, 26-27 lira yüksek rakamlardır. Şu anda 24-25 bandında gidiyor, ideal bir fiyat bandıdır” diye konuştu.
Kayhan, bazen bazı basın yayın organlarında İstanbul’un Ankara’nın en yüksek sınıflı kesiminin ikamet ettiği kasaptan pirzola fiyatını öne çıkararak et fiyatlarının yüksekliğine ilişkin haberler yapıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bu yanlıştır, amacı bellidir bir algı haberidir. Amaç şudur, ‘Türkiye pahalı et tüketiyor’ algısını oluşturmaktır. Doğrudur, Türkiye Latin Amerika’ya göre, Avrupa’ya göre pahalı et tüketiyor. Ama neden, çünkü oradaki toplam tüketilen etin yüzde 80’i domuzdur. Kalan yüzde 20’si sığırdır. Bunun da üretimi kendi ihtiyaçlarının çok üzerindedir bunlar da satıcı ülkelerdir zaten, Türkiye’nin böyle bir coğrafyası böyle bir iklimi yok. Bitkisel üretim boyutu var, yem ham maddelerinin fiyatı, maliyeti var. Bütün bu ham maddeleri dikkate aldığımız zaman Türkiye’de et pahalı bir ürün değildir. İleriye dönük bizim projeksiyonumuz şudur, bu piyasanın bütün aktörlerini birbirine entegre etmek, sözleşmeli üretimi yaygınlaştırmak ve sanayicinin de kendi arzını önceden planlayacağı imkanlarını ona sağlamaktır. Bizim arzu ettiğimiz piyasanın güçlü bir mekanizmaya kavuşmasıdır. Aslında fiyat dalgalanmasının önemli bir kısmı arz açığından da değildir. Çoğu zaman bu yapısal durumdan kaynaklıdır. Beklenti ve fırsata açık bir piyasadır.”
Avrupalılar ucuz et yiyorlar, evet. Çünkü domuzdan başka bir şey pek istemiyorlar. Domuz yedikten sonra sığır talebi dolayısıyla fiyatları da düşüyor.