Et fiyatları aldı başını gidiyor. Hükümetin et fiyatlarını dizginleyebilmek için düzenlediği canlı hayvan ithalatının ne işe yaradığını da anlamış değilim. Sürekli ithal et ihalesi yapılıyor, ancak fiyatlar düşeceğine daha da tırmanıyor.
Et fiyatının bu kadar yüksek olması Türk halkına reva mıdır?
Etin kilosu ABD’de 4-5 dolar, Avrupa’da 4-5 Euro civarında. Komşumuz Bulgaristan’da iki yıl önce kendim gördüm, etin kilosu bizim paramızla 7 liraydı.
Türkiye’de geçen yıl 16-20 lira civarında olan 1 kilo et bugün 30 lirayı geçmiştir.
Dar gelirli aileler için eve et götürmek tamamen hayal olmuştur.
Asgari ücret alan bir kişi, günlük kazancıyla yarım kilo et bile alamamaktadır.
***
Önceki gün İzmit’in en saygın kasaplarından biri olan arkadaşımla sohbet ederken, et fiyatlarının daha nereye kadar tırmanacağını sordum.
Yanıtı şöyle oldu.
-Ramazanda etin kilosu 40 lirayı geçer, hatta 50 lirayı bulur!
***
Malum, Ramazan ayı fırsatçıların ekmeğine daima yağ sürmüştür. Mübarek Ramazanda gıda işiyle uğraşanlar daima fiyatları tırmandırmış, büyük paralar kazanmışlardır. Ramazan yaklaşıyor, göreceksiniz, özellikle et fiyatında, kasap arkadaşımın öngörüsü gerçekleşecek, et fiyatı 50 liraya dayanacaktır.
***
Türkiye, 2007 yılında Guinness Rekorlar Kitabına yıllık kişi başına 200 kilo ekmek tüketimiyle girmişti.
Yıllık kişi başı 200 kilo ekmek, günlük kişi başı 2 ekmeğe tekabül eder.
Yani;
Türk halkı et yiyemiyor, sadece ekmek yiyebiliyor.
Oysa et, insan gelişimi ve sağlığı için son derece önemli. Özellikle gelişme çağındaki çocukların mutlaka et yemesi gerekiyor.
Gelin görün ki, bizim çocuklarımız evde et yüzü göremiyor. Bizim çocuklarımız okul çevrelerinde içinde 10 gram et olan 1 liraya tavuk döner yiyor. Yani aslında ekmek yiyor.
***
Et fiyatlarının bu hale gelmesinde tek suçlu hükümettir.
Hükümet, alkollü içkiden, sigaradan, şans oyunlarından, akaryakıttan nasıl ki acımasızca dolaylı vergi alıyorsa, hayvancılığın geliştirilmesi için aynı oranda sübvansiyon yapmalıydı.
Tuzu kuru olanlar için garibanın evine et girmemiş, önemli mi?
İktidar partisinin adında güya adalet var, kalkınma var.
Hani nerede toplumsal adalet?
Hani nerede toplumsal kalkınma?
***
Hazreti Ömer, halife olduğu yıllarda dul bir kadının, aç olduğu için uyumayan yetim çocuğunu ocakta fokurdayan bir tencereyle “Bekle yavrum, birazdan yemek pişecek” diye dizinde salladığını görmüş. Biraz sokulmuş, ocaktaki kabın içinde kaynayan şeyin ne olduğuna bakmış. Bir de görsün, kapta fokurdayan sadece iki taş parçası. Hazreti Ömer, kendisini tanımayan kadına “Neden bu halini Halife Ömer’e anlatmıyorsun” diye sormuş. Çaresiz kadın öfke içinde cevap vermiş: “Madem bu yetimin karnını doyuramayacaktı, Ömer ne diye halife oldu…”
Bunun özerine Halife Hz. Ömer, devlet hazinesinden bir çuval unu sırtlayarak, bizzat kendisi o eve getirir, kadına verir.
***
Bu öykü, son peygamber yakıştırması da yapılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için de geçerlidir. Sayın Başbakanımız, sümme haşa peygamber, halife değildir, ama Türkiye’de et yiyemeyen gariban çocuklardan sorumludur.
Yoksa adaletmiş, kalkınmaymış, hepsi martavaldır…
Paylaş :